2 Kasım 2018 Cuma

Sefiller Romanının Karakterleri





















   Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
  Mösyö Miryel
 Mösyö Miryel, bir eyaletin meclis azalarından büyük servet sahibi bir asilzadenin oğludur.Babası tarafından erken yaşta evlendirilen ve ''Monsenyor Şarl Miryel'' unvanını alan Miryel, hayatını zevk ve eğlence  içinde geçirirken ortaya çıkan ihtilal onun hayatını kötü etkilemiştir.Eşini kızkardeşini ve hizmetçilerini alarak İtalya'ya kaçmıştır.Eşini göğüs kanserinden kaybettikten sonra kızkardeşi ve hizmetçileriyle fakir bir hayat sürmeye başlamış, günahlarından tövbe ederek kendini ibadete vermiştir.

  1804 yılında Paris'te Papaz elbisesiyle görülen Mösyö Miryel, tesadüf eseri Kardinal Feş'i görmeye gelen Napolyon ile karşılaşır.Kendisine bakan bu Papaz elbiseli adam Napolyon'un dikkatini çeker.O adamın kim olduğunu sorar.Yaşlı papazın kendisine verdiği cevabı beğenen Napolyon, onu başpsikopos olarak görevlendirir. Yaşadığı büyük yıkımdan sonra talih Mösyö Miryel' e gülmüştür.

  Mösyö Miryel romanda karşımıza fakir insanlara her zaman yardım eden, onları koruyup kollayan bir psikopos olarak çıkar.Öyle ki, insanların gitmeye korktuğu ücra köylere giderek insanlara Tanrıyı ve güzel ahlakı anlatır.Maaşını fakir, kimsesiz insanlara dağıtır.Halkın yüz çevirdiği kimselerle hasbihal eder.Yaşadığı talihsizlikler, çekildiği inziva onun karakterini olgunlaştırmış, hayata bakışını değiştirmiştir. Romanın ana karakteri olan erdemli iyi niyetli cesur Jan Valjan'ı Jan Valjan yapan da bu ahlaklı dindar adamdır.




  Matmazel Baptistine
 Mösyö Miryel'in kızkardeşidir.Ailesini erken yaşta kaybettiği için ağabeyini yalnız bırakmamak, onunla ilgilenmek için hiç evlilik yapmamıştır.Etrafındaki herkes tarafından saygı görürdü.''Uzun boylu, zayıf ve kansız yüzlü, zarif ve narin yapılı, gerçek anlamda bir hanımefendiydi...''(Sefiller, sf:8)





























Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
  Madam Magluar
  Evin emektar hizmetçisidir.Kendisini hizmet ettiği aileye adamış iyi kalpli bir kadındır.Çok çalışmaktan nefes darlığı hastalığına yakalanmıştır.''Kısa boylu, beyaz tenli, dolgun vücutlu, çalışkan bir hanımdı.Güleryüzlü değildi, ama somurtkan olduğu da söylenemezdi''(Sefiller, sf:8)



















Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   Jan Valjan
  Romanın baş karakteridir.Olaylar bu karakterin etrafında döner.Aç olan ablasını ve kardeşlerini doyurmak için çaresizlikten bir fırından ekmek çalar.Ve ona kürek mahkumluğu cezası verilir.Birkaç defa hapishaneden kaçma teşebbüsünde bulunduğu için cezası on dokuz yıla çıkarılır.1818'de serbest bırakıldığında Fransa'daki D kasabasına gider.

   ''1815 senesi Eylül ayının başlarında güneşin batmasından yaklaşık bir saat evvel, yaya olarak yolculuk yapmakta olan bir adam, D kasabasına giriyordu.Orta boylu, kaba vücutlu, kırk beş yaşlarında, yüzü güneşte kalmaktan esmerleşmiş, güçlü kuvvetli biri idi.Yabancı olduğu her halinden belliydi.Dikkat çekmemek için başı önde yürüyordu.Şapkasının meşin siperi aşağı düşmüş, yüzünün üst bölümünü kapatıyordu.Sırtında kaba sarı bezden eski bir gömlek vardı.Açık yakasından kıllı göğsü görünüyordu. Mavi Amerikan bezinden, dizleri yamalı bir pantolonu, asker potinine benzer demir nalçalı bir botu vardı. Saçı kısa kesilmiş fakat sakalı uzundu.''(Sefiller, sf:21.)


   Ve aslında bakılırsa yeni hayatı burada Mösyö Miryel'le karşılaşmasıyla başlar.Mösyö Miryel'den önce fakirlikten ve mahkumluğu süresince kendine yapılan insanlık dışı muamelelerden dolayı hayattan bezmiş, umutsuz ve suç potansiyeli yüksek bir adamdır.Mösyö Miryel'i tanımasıyla birlikte içinde insan sevgisi ve umut vuku bulmuş, kendisini insanlara faydalı olmaya ve iyiliğe adamıştır.Romanda öne çıkan bir diğer önemli özelliği daima affedici ve cömert olmasıdır.Gittiği her yeri güzelleştirir, adeta gittiği yerlere can suyu verir; hayat getirir.Çoğu zaman  bu yüzden başı derde girse de kendisine uzanan hiçbir yardım elini boş çevirmez, ve kendisine ne kadar kötülük yapılırsa yapılsın herkesi affeder.




Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
  Fantine
  ''On yaşına kadar kimsesizler yurdunda kalmış, burdan kaçarak komşu çiftliklerden birine hizmetçi olmuştu.On beş yaşına gelince de şansını denemek için Paris'e gelmişti.Ancak muhitlerin hiçbir kötü huyunu edinmemişti.Elinden geldiğince dürüst ve temiz kalmıştı.Tanrı ona altın ve inci hediye etmişti.Lakin altınları saçlarına, incileri dişlerine takmıştı.''(Sefiller, sf:49.)

  Fantine, güzel, iyi huylu, ahlaklı fakat biraz saf bir kadındır.Aşkı arayan temiz duyguları suistimal edilir.Fakirlikten, sefaletten dolayı genç yaşta hayatını kaybeder. Jan Valjan'in evlat edindiği Kozet'in annesidir.



"
 Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.

    Madam Tenardiye
 ''Tenardiye'nin şişko karısı, sarhoşlara içki yetiştirmeye çalışıyordu.Bu vahşi mahluğu.görenler, asla onu kadın yerine koymazlardı.Kadınlık zerafetinden bir damla nasibi  yoktu.Hayvan gibi bir şeydi.Geniş, ablak yüzünü dolduran kırmızı lekeler onu daha da çirkinleştiriyordu.Sakalı da vardı. Bir yumrukla cevizi kırması ile övünür, bol yemin ederdi.Bu haliyle kadın kıyafeti giymiş bir hamala benziyordu... Evin, otelin ve meyhanenin bütün işlerini tek başına görürdü. Hem aşçı, hem garson, hem de beygir bakıcısı idi.Bir tek hizmetçisi vardı; küçük Kozet... Filin hizmetinde bir kelebek... Gür sesi ile bağırdığı zaman pencereler sallanırdı. Öyle ki, sarhoşlar bile bu sesten korkar, ayılırlardı.''(Sefiller, sf:137.)

  Madam Tenardiye, çocuklarına karşı çok şefkatli, eşinden korkan ve onun her istediğini yapan bir kadındır. Eşi gibi çıkarları uğruna her şeyi yapabilen bir tabiata sahiptir. Fantine tarafından onlara emanet edilen zavallı Kozet' e iyi davranmaz, ona yaşına uygun olmayan ağır işler yaptırır ve onu ''fare suratlı'' diye çağırır ve ona şiddet uygular.

































Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   Mösyö Tenardiye
   ''Adamın anlattığına göre, kendisi Waterloo Savaşı'nda bulunmuş, sayısız kahramanlıklar göstermiş, Napolyon'un cesur bir çavuşu imiş...Her şeyden biraz anladığı için, giriş kapısının önündeki levhayı da kendi eliyle hazırlamıştı. Misafirhanenin önündeki dev arabayı da, savaşta bulunduğunu ispat etmek için getirmişti.Kendi marifeti olan bu iki düzmece şeyden başka, onun Waterllo'da savaşan kahraman bir çavuş olduğunu gösteren başka hiçbir delil yoktu...''(Sefiller, sf:54.)

  Mösyö Tenardiye, eşi gibi kurnaz, alçak ruhlu bir adamdır.Çıkarı neredeyse oraya yönelir ve çıkarları uğruna insanları feda etmekten çekinmez.Eş olarak Madam Tenardiye'yi seçmesinin en önemli nedeni de karakter olarak uyumlu olmalarıdır. Kendisi Waterloo Savaşı'nda başarılar göstermiş bir çavuş olduğunu iddia ederek saygınlığını arttırmaya çalışsa da gerçekler böyle değildir. Mösyö Tenardiye savaşta da fırsatçılığa devam etmiş, o karmaşadan faydalanarak savaşta ölü soyuculuk yapmıştır.Hayatının ilerleyen zamanlarında da evlatlarına sevgi göstermek, onları iyiliğe yöneltmek yerine onları itip kakan, kirli işlerine alet eden kötü bir baba olarak karşımıza çıkar.





























Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
  Kozet
 Montefermiyeli köylülerin ona taktığı isimle ''kırlangıç''...''Köylüler, sabahın alaca karanlığında, herkesten önce uyanan ve eline bir süpürge alarak sokağı süpüren bu zavallı çocuğa 'Kırlangıç' adını takmışlardı.Ne var ki, bu anasız, yuvasız kuş ötmüyordu.''(Sefiller, sf:56.)

   Kozet'in babası, annesini daha o doğmadan terk etmiştir. Annesi Fantin tarafından daha sonra alınmak üzere Tenardiyelerin hanına bırakılmıştır. Fakat Fantin, işleri yoluna koyamadığı için Kozet'i yanına alamamıştır. Onların yanında çileli bir hayat sürmüş, Tenardiye ailesinin üyeleri tarafından hep zulüm görmüştür. Henüz beş yaşındayken bile ona yer süpürme işi verilmiştir.Sevgisiz ve devamlı ezilerek büyümesi onun korkak, çekingen bir kız çocuğu olmasına neden olmuştur. Jan Valjan'le tanışması onun hayatını değiştirmiş, bundan sonraki hayatını onun tarafından her zaman korunarak ve koşulsuzca sevilerek geçirmiştir.



Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.

  Javer
   Kitabın 65. sayfasında Javer'ın fiziksel özellikleri şu şekilde betimlenir: ''Javer'de, görenleri ürküten bir çehre vardı.Basık ve yassı bir burunla onun altında yanaklarının yarısını işgal eden bir bıyık...Burun delikleri, ormanın içinde iki mağarayı andırıyordu.Kafası küçük, çenesi geniş idi.Saçları alnını örter, çatık kaşlarına kadar inerdi.Kaşları arasında, daima hiddetli durmaktan, derin bir çukur meydana gelmişti.Bakışı çok korkunçtu.Ağırbaşlı zamanlarda iri bir köpeğe, güldüğü zaman da kurda benzerdi.İnce dudakları, kenarlarından aşağı sarkık durur; ona karşısındakini küçümser bir tavır verirdi.''

Javer, Jan Valjan'in kendisini Madlen baba olarak tanıttığı kasabaya gelen, halk tarafından çok sevilen ve saygı gören bu adamın geçmişini, kim olduğunu araştırmak için görevlendirilmiş bir müfettiştir.Onun hayattaki en önemli ilkesi devlete sadakat ve itaattir.Bu ilkesi uğruna vicdanını göz ardı edebilir, insanlara kıyabilir, hatta canını feda edebilir.Javer'in geçmişine baktığımızda onun zindanda doğmuş, çalışkanlığı sayesinde müfettiş olabilmiş bir çingene olduğunu görürüz.İyi bir aile yapısına sahip olmadığından toplumda bir yere sahip olmak için mesleğine çok önem verdiğini görürüz.Bana göre Javer, mesleğini insanlığından önde tutan, başarılı olmak için gaddarlaşmış bir kişidir.


   Zaten ölümü de vicdanı el vermediği için mesleğinin gereklerini yerine getiremediğinden dolayı intihar etmesiyle olur.Yasal olanla vicdani olan arasında kaldıktan sonra vicdanını dinlemiş fakat, hayatını yasalara uymak üzerine kurduğu için bu suçlulukla yaşayamamıştır.Zaten tarih boyunca yasal olanla vicdani-insani olan çoğu zaman çatışmamış mıdır?Bence yazar, Javer karakteri aracılığıyla bu çatışmayı çok güzel işlemiştir.Aklıma Javer'in hazin hikayesini okurken İsmet Özel'in şu dizeleri geldi:


Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa? 
İster gözünü oğuştur,istersen tetiği çek 
idam mangasındasın içinde yasa varsa. 
Girmem,girmedim mangalara 
Yer etmedi adalet duygusu 
içimde benim 
çünkü ben 
ömrümce adle boyun eğdim.

Sebeb-i Telif şiirinden... 





























Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.

  Faşluan Baba
    Romanın başlarında kurnaz ve menfaatçi bir karakterdir. Noterlikten istifa ederek ticarete atılan Faşluan, başarılı olamamış ve arabacılık yapmaya başlamıştır.Bu yüzden mutsuzdur ve Mösyö Madlen'in başarılarını kıskanır.Kasabada onun hakkında dedikodular yayar.İlk başlarda karşımıza kötü bir karakter olarak çıkan Faşluan, Mösyö Madlen'den gördüğü bir iyilikle beraber iyiliği, topluma fayda sağlamayı, dindarlığı bir hayat felsefesi edinmiştir.Kendisine yapılan iyiliğe karşılık vererek Mösyö Madlen' e vefa borcunu ödemiştir.Aslında Faşluan, bu romanda iyilikle karşılaşan kötü insanlarının kalbinin yumuşayabileceği, iyiliğin iyilik doğuracağı düşüncesini temsil eden bir karakterdir.












Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   Maryüs
  Annesi ölünce dedesi Mösyö Jilnorman tarafından büyütülmüştür.Dedesi sadık bir kral taraftarı, uzun zamandır göremediği babası ise Napolyon'un sadık bir askeridir.Zengin çocukları gibi okula gitmiş,orta tahsilini tamamlayıp hukuk mektebine kaydolmuştur..Maryüs, dedesini sevmediği için okulu da sevmez.17 yaşına kadar eskiye bağlı, tutucu insanların arasında büyümüştür.Dedesi babasını ölüm döşeğindeyken görmesine izin vermiştir.Babasını göremese de onu bir tanıdığı olan Mösyö Maböf'ten dinledikten sonra sonra babasını daha iyi tanıyan, vatana hizmetlerini öğrenen Maryüs, dedesiyle Napolyon taraftarı olan  babasına sevgi duyması nedeniyle daha fazla çatışma yatışma yaşayarak dedesinin evini terk edip kendisine yeni bir hayat kurmuştur.

   Maryüs, doğru olduğuna inandığı düşünceler uğruna dedesinin ona sunduğu zengin ve korunaklı hayatı bırakıp yokluk içinde bir hayat yaşamaya başlamıştır.Azimli, çalışkan, cesur bir gençtir.İleride Kozet'le karşılaştıktan sonra ise karşımıza tutkulu, zaman zaman umutsuz bir aşık olarak çıkar.Kozet'e olan sevgisine her zaman sadık kalmıştır.


 Mösyö Jilnorman
  Maryüs'ün dedesidir.Kitabın 212. sayfasında Mösyö Jilnorman, şöyle tanıtılmaktadır: ''Maryüs'ün Mösyö Jilnorman adında bir dedesi vardı.Doksan yaşında olduğu halde hala dik yürüyordu.Dişlerinin bir teki bile dökülmemişti.Yer, içer, yürüyüşe çıkar, horlayarak yürürdü.Seneler önce eşini kaybetmiş, bir daha evlenememişti.''

   Mösyö Jilnorman, romanın başlarında kadın düşkünü; despot, insanlar üzerinde hakimiyet kurmayı seven huysuz biri olarak karşımıza çıkar.Torunu Maryüs'ü siyasi görüşleri uymadığı için öz babasıyla görüştürmemiş, Maryüs'ün okuduğu okuldan girdiği çevrelere kadar onun hayatıyla ilgili çoğu şeyi kendisi tayin etmiştir.İlerleyen zamanlarda torununu kaybetme korkusu, ona duyduğu özlem karakterinde bir iyileşme sağlamıştır.Aslında Jilnorman, despotluğu, baskıcı yapısıyla baştaki rejim gibidir.Maryüs önce ona karşı çıkar, sonra da ülkede hüküm süren rejime.Ve ikisi de dize gelir...


   Albay Pontmersi  
 Maryüs'ün babasıdır.Napolyon taraftarı kahraman bir subaydır.Mösyö Jilnorman'ın oğlunu ona göstermemesi onu çok üzer.Son nefesini oğlunu göremeden teslim eder.Krallık maaşını kestiği için oğluna yalnızca baronluk unvanı bırakabilmiştir.

 Mösyö Maböf
  Albay Pontmersi'nin oğlundan uzak geçirdiği zamanlarda dertleştiği kişidir.Maryüs'ün babasıyla ilgili gerçekleri öğrenmesini ve babasına tekrardan saygı ve sevgi duymasını sağlamıştır.Evlenmeye vakit bulamadığı için bekardır.Başlarda zengin olmasına karşın, gelir kaynaklarını art arda kaybetmesi sonucunda parasız kalmıştır ve bu yeni hayata ayak uydurmakta zorlanır.Daha fakir bir muhite taşınmak zorunda kalmıştır.Gelir kaynakları kuruduğu için kitaplarını ve kıymetli eşyalarını satmak zorunda kalmıştır.İhtilal sırasında umutların kesildiği bir anda hayati bir rol üstlenerek ihtilalcilerin düşmesini engellemiş yaşlı bir kahramandır.

































Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   
    Anjolras
  Zengin bir ailenin tek oğludur.Yakışıklı ve cesurdur.Problemleri çözmede üstün bir yeteneğe sahiptir.Adaletlidir.Bu yüzden etrafındaki herkes onu sever.Hiç düşmanı yoktur.




   






















Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   Korfirak 
   Hükümetin başarısız yönetiminden dolayı kurulan gizli ihtilal komitelerinden olan A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.Kitabın 230. sayfasında kendisinden şöyle söz edilir:''Korfirak, büyük bir istihbaratçı idi.Babası Mösyö Dö Korfirak, belediye azası olduğu için, onun ismini kullanarak her yere girer, ziyafetlere katılır, konuşmalara kulak kabartırdı.Saf ve aptal görünüşlü olduğundan, ondan kimse şüphelenmezdi.Yardımsever, paylaşmayı seven, kendini ihtilale adamış bir gençtir.






   













Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
    Komfiber
   A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.Anjolras'ın hemen yanında yer alır.Anjolras grubun lideri, Komfiber ise grubun yol göstericisidir.Anjolras ile birlikte grubun en önemli üyeleridir denebilir.




   
   










Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
  Legl 
   Hükümetin başarısız yönetiminden dolayı kurulan gizli ihtilal komitelerinden olan A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.İyiliksever biridir.Aynı zamanda Maryüs'ün sınıf arkadaşıdır.Kitapta kendisinden şöyle bahsedilir:''İyi bir hukukçu idi.Devlet büyüklerinin, kanunları uygulamadıkları için adaleti sağlayamadığını iddia ederdi.Çok zeki bi gençti.Daha hukuk fakültesinin ikinci sınıfında iken, üçüncü ve dördüncü sınıfta okutulacak oaln kitapları ezberlemişti.'Avukat olamayacağıma göre , iki sene okul yolunu tepmeye ne gerek var?' diyor, diplomayı hafife alıyordu.''





   












Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.

  Jan Prover 
    Hükümetin başarısız yönetiminden dolayı kurulan gizli ihtilal komitelerinden olan A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.Şair ve müzisyendir.Zengin ve soylu bir ailenin oğludur.Hitabet yeteneği kuvvetlidir.





















Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.


   Foyi 
  A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.İşçi sınıfından bir yelpazecidir.Yetimdir.Büyük sıkıntılar içinde büyümüştür.Tek gayesi fakirlikle mücadele etmektir.
                                                                                                                                                 
   Joli 
A-B-C cemiyetinin üyelerindendir. Tıp tahsili yapan sarı benizli, komik bir gençtir. ''Şahsına münhasır'' diye tabir edilen kişilerdendir.Renkli ve eğlenceli bir kişiliğe sahiptir.Kitabın 230. sayfasında şu şekilde anlatılır: ''Niçin tıbbiyeyı seçtiğini soranlara: 'Kendi hastalığımı kendim tedavi etmek için.' der; onları güldürürdü.İnsanın bir pusula iğnesi gibi dünya mıknatısına bağlı olduğuna inanırdı.Karyolasını, başı güneye, ayakları kuzeye gelecek şekilde yerleştirmişti.Birinin kızdığını görünce gülerek yanına yaklaşır, 'Dur da nabzına bakayım' derdi.İlk tavsiyesi, 'Geceleri başın güneye gelecek şekilde uyu' olurdu.''
  



















Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.

   Bahorel 
 A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.Gürültücü, şamatacı bir gençti.Ona göre ihtilal, zenginden alıp fakire vermektir.İhtilal için gerekirse zor kullanılması gerektiğini düşünürdü.Sert  ve haşin bir yapıya sahipti.Fakat hiç bu tarz şiddet eylemlerine ismi karışmamıştı.Çünkü bu tarz işlerini başkalarına yaptırırdı.

































Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
   Granter 
  A-B-C cemiyetinin üyelerindendir.Cemiyetin en yaşlı üyesidir.Daime felsefe kitapları okur.Filozof tabiatıyla ön plana çıkar.Gençlerin içinden en çok Jan Prover'i severdi.






















Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.    Eponine
 Bana göre romanın en aşık karakteridir.Romanda sıska, bakımsız biri olarak tarif edilir.Tenardiyelerin küçük kızı olan Eponine , ailesinin hırsızlık, ajitasyonla insanlardan para koparma gibi kirli işlerine onların zorlamasıyla alet olur.Yaşadığı sefil, sevgisiz hayat onu yüzsüz, arsız biri haline getirir.Bu zor ve kötü hayatına devam ederken Maryüs'ü tanır.Ve ona aşık olur.Bu aşk gerçekten derin bir aşktır.Kendisini Maryüs'e layık görmediği için onunla evlenmekle ilgili hayaller bile kuramaz.Onun üzerinde küçük bir iyi izlenim bırakmak bile onu mutlu eder.Ona sevdiği kızın evini bulmak için yardım edecek kadar onu sever,her şeyi para karşılığı yapmaya alışmış olan bu kız, Maryüs'ün sevdiği kızı bulduğu için ona teklif ettiği parayı bile almaz.En son ihtilal sırasında ölür ve ölürken son isteği Maryüs'ün onu alnından öpmesidir.Aşk kendisine çok yakışmış ve adeta ona insani hisleri, insanlığı hatırlatmıştır
.
   Bence romandaki en güçlü kadın figürü de Eponine'dir.Maryüs'ü onu sevdiği kadına kavuşturmak için çabalayacak kadar çok sevmesi bir yana, ihtilale erkek kılığına girerek katılmış ve ihtilalde hayatını kaybetmiştir. Kozet ise hep babası tarafından korunmuş, sevdiği adam için belirgin fedakarlıklar yapamamıştır.İhtilal sırasında da suya sabuna dokunmadan deyim yerindeyse Sırça köşkünde oturmuştur.Onun hayatını yoluna koymak için hep başkaları çabalamıştır.Evet belki babası ona korunaklı bir hayat sunduğu ve güzel bir kadın olduğu için şanslıdır ama bana göre kendi hikayesini yazamamış, hep başkalarının korumasına, sahiplenmesine muhtaç kalmıştır.

   Bu düşüncelerimden dolayı Maryüs'ü Eponine'nin hakettiğini düşünüyorum.Fakat Maryüs  Eponine'i hep görmezlikten geldi.Güzel, sırça köşkünden onu seyreden zarif, narin Kozet için mücadele etti.Fakat durum böyle olmasa Eponine'nin içindeki şiddetli aşkın davranışlarına fedakarlık olarak yansımasına dair güzel diyalogları ve hikayeleri okuyamazdık.



























Görselin alıntılandığı kaynak için tıklayınız.
         Gavroş
   Tenardiyelerin oğludur.Hırsızlık yaparak hayatını sürdürür.buna rağmen iyi kalpli bir çocuktur.İçinde insan sevgisi vadır.Çok zekidir.Başını beceren, gözüpek bir tiptir.Bana Türk sinemasındaki sokak çocuğu olan karakterleri hatırlattı.Bu özellikleri sayesinde ihtilalde de hayatının tehlikeye girmesine aldırmadan kendisinden büyük bir sürü insandan daha cesur bir şekilde savaş vermiştir.












                                    
                                                                                                    

   
   
 
 

     

   

1 yorum: