Kitapların Renkli Dünyası
15 Aralık 2018 Cumartesi
KİTAPLA İLGİLİ SORULARIM
1- Kitaptaki ana karakterler kimlerdir, isimlerini söyleyiniz.
2-Kitapta en sevdiğiniz karakter kimdir, sebebiyle birlikte açıklayınız.
3-Bu kitabı siz yazsaydınız, kitapta neleri değiştirirdiniz?
4-Kitabın yazıldığı dönemde bir edebiyatçı olsaydınız, nasıl bir eser ortaya koyardınız?
5-Kitapta kendinizle özdeşleştirdiğiniz karakter var mı, varsa kimdir ve karakteri hangi açıdan kendinizle özdeşleştirdiniz?
6-Kitaptaki en sevdiğiniz karakter hangisidir, niçin?
7-Kitaptaki en sevmediğiniz karakter hangisidir, niçin?
8-Size göre kitaptaki en üzücü bölüm hangisidir?
9-Size göre kitaptaki en mutluluk veren bölüm hangisidir?
10-Kitapta sizi en heyecanlandıran bölüm hangisidir?
11-Victor Hugo'yla sohbet etme şansınız olsaydı ona neler söylerdiniz ve neler sorardınız?
KİTAP HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM
Sosyoekonomik şartları yüzünden suça, kötülüğe itilen insanların hayatlarına bir iyilik dokunduğunda ne kadar iyi insanlar olabilecekleri, ve bu iyiliğin dalga dalga yayılarak insanları etkisi altına alabileceğini anlatıyordu bu roman.Mösyö Miryel'in yüksek ahlakının Jan Valjan'in iyi bir insan olması için çakılan bir kıvılcıma dönüşmesini okumak bana keyif verdi.İlerleyen zamanlarda da Jan Valjan içinde çakılıp iyilik alevine dönüşen bu kıvılcımla gititği her yeri güzelleştiriyor, gittiği her yere iyilik yayıyordu.Kendini Mösyö Madlen olarak tanıttığı kasabada insanlara iş imkanı sağladı, kasabayı çok güzel yönetti.Kimliğini gizleyerek saklandığı manastırın bahçesini çok güzel bir hale getirdi.Yardıma muhtaç olan kimseyi geri çevirmemek, bağışlamak, merhamet onun yaşam felsefesiydi.İnsanlığın uzak olduğu bu davranışları kitaplarda da olsa görmek bana umut verdi.Çünkü gerçek hayatta herkes çok bencil, hayata kar-zarar bakış açısıyla bakıyor ve insani duygularımızı yitirerek makinelere dönüşüyoruz.Küçük Kozet'le manevi babası Jan Valjan'ın ilişkisini de duygulanarak okudum.Jan Valjan'in hiçbir çıkarı olmadan, sırf verdiği sözü yerine getirmek için hiçbir bağı bulunmayan bir kız çocuğunu, kırlangıç Kozet'i bulup onu kollarının arasına alıp onun yaralarını sarmasını; Kozet'in ona duyduğu sonsuz güveni, onun yanında hissettiği huzuru keyif alarak okudum.
Marius'un Mösyö Jilnorman'a isyan edip özgürlüğü için onca zenginliği tepmesi, kendi ayaklarının üzerinde durması ilham verici bir hikayeydi.Eğer özgür değilsek, istediğimiz gibi düşünemiyor ve davranamıyorsak birçok güzelliğin bir anlamı olmuyor.Marius dedesinin yanından ayrılarak kendini gerçekleştirme yolunda önemli adımlar attı.Onun köklerine, yani babasına saygı duymayana dedesini terk etti.Böylece dedesine de hatalı davranışları konusunda öz eleştiri yapması için fırsat tanıdı.Kozet'e duyduğu aşk, ona kavuşmak için sabırla beklemesi, çekindiği babasına rağmen hislerine sahip çıkması benim için çok güzeldi.
Romanda yoksulluktan, açlıktan, despotizmden bıkmış ezilen kesimin başkaldırışını; o barikatın arkasında canları pahasına direnişlerini ve Hugo'nun bu anları tasvir ediş şeklini hayranlıkla okudum.Belki teçhizatları yoktu, kendilerine orantısızca saldıran bir erke karşı mücadele veriyorlardı.Fakat bir inandıkları, bir savundukları vardı ve yaşadıkları hayattan bıktıkları için yaşamak istedikleri hayatı savunurken ölmeye razıydılar.Çocuk, genç yaşlı, kadın, erkek hepsi oradaydı.HALK oradaydı.Küçük Gavroş'un silahların önüne atlayışını, Eponine'nin Maryüs'ten aldığı tek ve son buse ile asilce bir direniş sonrası ölüşünü, yaşlı adamın kurşunların önüne dikilerek kendini siper edişini gözümün önünde canlandırdım ve iliklerime kadar ürperdim.Aklıma büyük şair İsmet Özel'in Yıkılma Sakın şiirinden şu dizeler geldi:
Ama budandıkça fışkıran da bizleriz
Ölüyoruz, demek ki yaşanılacak!
Zulüm arttıysa isyan haktır.İşte o insanlar da devrimin tohumlarını yeşertir umuduyla kanlarının damarlarında dolaşmasındansa devrimin yeşereceği toprağı sulamasını tercih ettiler ve hak adalet uğruna korkmadan canlarını verdiler.
Victor Hugo gerçek bir aydın tutumuyla halkın fakirliğini, adalet sisteminin yozlaşmışlığını, halka yapılan zulümleri ve bunun karşısında isyan eden insanları çok güzel bir dille anlatmıştır.Eserinde herkes kendisinden bir şeyler bulabilir diye düşünüyorum.Eserde aile ilişkileri, fakirlik, zenginlik, aşk isyan, direniş...Kısacası insana dair her şey vardı.İnsanlığa böyle ölümsüz bir eser bıraktığı ve bu insanların duygusuzlaştığı gri dünyada bana bütün duyguları en yoğun şekilde şekilde hissettirdiği için Victor Hugo'ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
13 Aralık 2018 Perşembe
LES MİSERABLES (SEFİLLER) FİLMİ
1978 yılı yapımı Sefiller Filmi:
Filmin bağlantısı için tıklayın.
2012 yılı yapımı olan Sefiller filmi için tıklayın
2 Aralık 2018 Pazar
KİTAPTA ALTINI ÇİZDİĞİM YERLER
SEFİLLER ROMANININ ARKAPLANI
Esere ve Victor Hugo'nun aile yapısına, dönemin sosyal şartlarına bakıldığında Hugo'nun eserini ortaya koyarken kendi hayatından ve yaşadığı dönemdeki toplumsal gerçeklerden etkilendiği ve beslendiği görülür.
Hugo, devrim sırasında devrim karşıtı kralcı ayaklanmayı bastıran bir baba ile, kral taraftarı bir annenin evladı olarak dünyaya gelir.Bu da düşüncelerinin zaman içerisinde farklı eksenlerde dolaşmasına neden olmuştur.Hugo'nun halkçı görüşlerinin ilk ortaya çıkmaya başladığı zaman ise, kardeşi Eugenie ile birlikte San Antonia Abad okulunda eğitim gördükleri zaman dilimidir.Bu okulda aristokrat çocukları tarafından dışlanırlar, hatta bir kavga sırasında kardeşi Eugenie makasla yaralanır.Hugo'nun aristokrasiye ve ruhban sınıfına karşı oluşturduğu kötü yargıların temellerinin bu okulda atıldığı söylenebilir.Bu dönem içinde Fransızlar İspanya'dan çekilir, Hugo ailesiyle birlikte Paris'e döner.Fransa'da ise imparatorluğun halka karşı zulüm dolu tutumlarına şahit olur.Tüm bu durumlar onun halkçı düşüncelerinin gelişmesine katkı sağlar.
1821 yılında annesinin vefat etmesi Hugo'yu derinden etkiler.Aynı dönemde para sıkıntısı çeken, tavan arasında yaşayan Hugo, sevdiği kızı onaylamadığı için arasının bozuk olduğu babasından para istemez.Bu dönem içinde yaşadığı sıkıntıları Sefiller romanındaki Marius karakteri üzerinden anlatır.Marius karakterinin aşık olduğu kız da dedesi tarafından onaylanmaz ve hukuk eğitim gören genç Marius, geçim sıkıntısı yaşar.Sefiller romanında yarım bıraktığı hukuk öğreniminden de edindiği birikimlerle, Jan Valjan karakteri üzerinden yoksulluk-suç ilişkisini inceleyecektir.Şayet Jan Valjan, çalışmaya istekli olmasına rağmen iş bulamadığı için son çare olarak hırsızlık yapmış ve bu yüzden cezalandırılmıştır.Aldığı cezanın ekmek çalma suçuna göre çok fazla olması ve hapishanelerin ıslah edici olmadığı durumları üzerinden dönemin pozitif hukuk anlayışı eleştirilir.Romanda Ortaçağ geleneklerini temsil eden pozitif hukukun temsilcisi Javer'dır.Katı, despot bir polistir.Ona göre iyiler iyi, kötüler kötüdür ve kötüler anında cezalandırılmalı, toplumdan uzaklaştırılmalıdır.Victor Hugo'nun, romanında Javer'ın intiharıyla pozitif hukuk anlayışının ıslah edilmesi isteğini ifade ettiğini söyleyebiliriz.
1862 yılında Sefiller adıyla çıkarak büyük yankı uyandıracak olan Sefaletler romanını yazdığı 1845 yılı ise, bütün Avrupa'da açlığın, yoksulluğun, iktisadi bunalımların ve ayaklanmaların kol gezdiği bir dönemdir.Dönemin Fransa'sında üç siyasi grup vardır:Radikaller, krallar cumhuriyetçiler.1848'de Fransa'da Cumhuriyet ilan edilir.Devletin başına Napoleon geçer.Napeolan, ülkeyi totaliter bir rejimle yönetmekte, ülkedeki tek güç olmak istemektedir.Düzen, otorite ve din üzerinde ısrarcıdır.Orduyu arkasına alarak bir hükümet darbesi yapar.Buna karşı çıkan, isyan eden cumhuriyetçi güruhu tutuklatır.Cumhuriyetçilerin safında yer alan Hugo da bu süreçte tutuklanır ve sürgün edilir.Sefiller romanını da bu dönemde yazar.
Sefiller adlı romanda Vaterloo Savaşı, 1830 ayaklanması olayları da kurgusal olarak kendine yer bulur.Aynı zamanda eserin yazıldığı dönem kapitalizmin vahşi yüzünü göstermeye başladığı döneme denk gelir.İşçi ücretlerinin azlığı, işçilerin güvencesinin olmaması zengin ve fakir arasındaki uçurumun fazla olması gibi durumlara da romanda yer verilmiştir.Örneğin Fantine, fabrikada çalıştığı dönemlerde de çok refah bir yaşam süremez ve işten atıldığında haklarını arayamaz.Bu da onu suça, yani fuhuşa iter.Nasıl Jan Valjan çaresizlikten ekmek çalmak zorunda kalmışsa o da kızına para gönderebilmek için fahişelik yapmıştır.Ve işsiz güçsüz, üst sınıf bir burjuva çocuğu tarafından aşağılanmıştır.
Hugo'nun bu eseri romantik çizgide yazdığını söyleyebiliriz.Eserde kişiliğini ve duygularını gizlememiş, duygularını açıkça ifade etmiştir.Eserinde iyilik ve kötülüğün bitmek bilmeyen mücadelesine fazlaca yer vermiştir Yalnız soylu kesimden insanları değil, her kesimden insanları anlatmış, onların adeta sesi olmuştur.Kalıplaşmış ifadeler yerine günlük konuşma dilini kullanmış, klasizizm akımının etkisinde yazılan eserlerin aksine din olgusu üzerinde fazlaca durmuştır.Zira onun iyi bir adam olmasına karar vermesi, psikopos Miryel'in onu ihbar etmeyerek çaldığı gümüş şamdanları ona hediye etmesiyle olmuştur.Jan Valjan, Miryel'in ruhunda çaktığı kıvılcımı büyüterek bir sürü insanın hayatına dokunup, onlara ışık olmuştur.
17 Kasım 2018 Cumartesi
SEFİLLLER ROMANININ ÖZETİ
Jan Valjan, kızkardeşinin çocuklarını açlıktan kurtarmak fırından ekmek çalar, ve bu sırada yakalanır.
Hırsızlık suçundan 5 yıl küreğe mahkum edilir.Fakat mahkumiyet sırasında tekrar kaçtığı için, cezasını tamamlaması 19 yılını alır. Cezası bitip yeniden özgürlüğüne kavuştuğunda, artık Jan Valjan, çok farklı biridir.Yeniden hayata tutunmaya çalışır, fakat eski bir mahkum olduğu için toplum tarafından dışlanır.Ne açlığını giderebilecek bir ekmek, ne de soğuk günlerde ısınabilecek bir ev bulabilir.
Jan Valjan, Güney Fransa'da bir kasabaya gider. Eski bir kürek mahkumu olduğundan kimse onu barındırmak istemez.Kasabanın yaşlı psikoposu Mösyö Miryel, onu evinde barındırır ve ona iyi muamele eder.Fakat önceki hayatında zorluklar yaşamış Jan Valjan, bunların da etkisiyle yaşlı psikoposun gümüş takımını çalarak kaçar.
Polis, kısa bir süre sonra Jan Valjan'i yakalar ve psikoposa getirir. Mösyö Miryel, hayret verici bir biçimde gümüş takımı Jan Valjan'e kendisinin hediye ettiğini söyler. Jan Valjan, psikoposun bu tavrından çok etkilenir. Bu olaydan sonra kendisine erdemli bir hayat sürmek konusunda söz verir .Psikopos ona iki gümüş şamdan daha verir ve karşılığında tek bir şey ister: tüm bu gümüşleri iyi bir insan olma yolunda kullanmasını...
Bu olay, Jan Valjan'ın yok olan duygularını yeniden kazanmasını sağlar. Yıllar geçer, ve Jan Valjan, Mösyö Madlen ismiyle iş hayatına atılır, ve çok başarılı olur. Kuzey Fransa'da mücevher üreticisi olarak hayatına devam etmektedir. Üretim konusunda yenilikler getirdiğinden zengin bir insan olmuştur. Kasabanın en yardımsever ve insanlardan tarafından sevilen kişilerinden birisi olmuştur. Fakat geçmişi onun peşini bırakmaz. Polis şefi Javer, onun gerçek kişiliğinden şüphelenir. Fakat Jan Valjan'ın toplumda sevilen birisi olması dolayısıyla elinden bir şey gelmez.
Bu zaman diliminde Jan Valjan'ın hayatına bir kadın girer:Fantine.Fantine, küçük, gayrimeşru bir kızı olan fakir, kimsesiz bir işçidir. Kızının varlığını toplum tarafından dışlanmak korkusuyla saklar. Onu han işleten kurnaz bir aileye emanet etmek zorunda kalmıştır. Ve onların çaresizliğini fırsat bilerek yerine getiremeyeceği maddi isteklere bulunan bu fırsatçı aileye karşı çaresizdir. Gizlediği kızı ortaya çıkınca, işini kaybeder. Ve çaresizlikten hayat kadınlığı yapmak zorunda kalır.
Üstelik zavallı kadın, kötü hayat şartlarından dolayı hasta olmuştur. Hayatının böyle bir döneminde yolları Jan Valjan'la kesişir. Jan Valjan onu hastaneye yatırır. Fakat, Fantine yaşadıklarına daha fazla dayanamaz ve hayata gözlerini yumar. Ölmeden önce, Jan Valjan'dan kızına sahip çıkmasını ister.Jan Valjan, öksüz ve yetim Kozet'i, han işleten kötü kalpli ailenin elinden almak için yola çıkmaya karar vermiştir ki, kendisi yerine kendisine benzeyen bir başkasının tutuklandığı haberini alır.Kendisi nin yerine başkasının tutuklanmasını vicdanına sığdıramayarak gerçek kimliğini açıklar.Fakat Fantine' e verdiği sözü tutmak için mahkemedeki karışıklıktan faydalanarak bir kez daha kaçar, Kozet'i, kendisine kötü muamelede bulunan kötü aileden kurtararak himayesi altına alır ve onunla yeni bir hayata başlar.
Yıllar geçmiş, Kozet artık büyümüş ve güzel bir kız olmuştur.
Jan Valjan, kaçak hayatına bir şekilde devam eder, fakat polis şefi Javer peşini bırakmaz.Kozet, Marius adındaki gence aşık olur.
Fakat Javer, Jan Valjan'ın izini bulunca, birbirlerinden ayrılmak zorunda kalırlar.Bu sırada ihtilal başlar, ve Marius, ayaklananların arasında yer alır.
Ayaklanma sırasında Javer yakalanır, ve esir düşer.İdam edileceği zaman, Jan Valjan ortaya çıkar ve idam etme görevi ona verilir.Fakat,Jan Valjan, Javer'in kaçmasına izin verir.Bu sırada, ihtilal sert bir şekilde bastırılır ve Marius yaralanır.Onu ölümden yine Jan Valjan kurtarır.Marius'un tüm arkadaşları öldürülür.Ve Jan Valjan yaralı Marius'u hastaneye götürürken Javer'e yakalanır.Jan Valjan, ölümü göze alarak Marius'u hastaneye götürür ve Javer, hiçbir şey yapamaz.Bunun üzerine Javer, görevini yerine getiremediğini, ve duygularını işine karıştırdığını düşünerek intihar eder.
Jan Valjan, Javer'e verdiği sözü tutarak teslim olmaya gider fakat, Javer'in öldüğünü öğrenir.Bir süre sonra kendisi de, hayata veda eder.Bir zamanlar psikoposun ona hediye ettiği iki şamdanı yanından hiç ayırmamıştır.Ve öldükten sonra da şamdanlar mezarının başucuna konur.
(Görseller ekran görüntüsü alınarak yüklenmiştir)
15 Kasım 2018 Perşembe
SEFİLLER ROMANINDA KARAKTERLER ARASI İLİŞKİLER
Mösyö Miryel:Matmazel Baptistine'nin ağabeyidir. Jan Valjan'in gittiği D kasabasında
başpsikoposluk yapmaktadır.Jan Valjan'e evini açmıştır.
Jan Valjan:Romanın baş karakterlerindendi.Olaylar onun etrafında döner.Bu yüzden bütün karakterlerle dolaylı olarak ya da doğrudan ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Fantine:Kozet'in annesidir.Jan Valjan ile karakolda tanışmıştır.Ve ölüm döşeğindeyken ondan kızına sahip çıkması konusunda söz almıştır.
Madam Tenardiye:Eponine ve Gavroş'un annesi, Mösyö Tenardiye'nin eşidir.İlerleyen zamanlarda Maryüs'ün komşusu olacaktır.Eşiyle birlikte Jan Valjan'in ve Kozet'in düşmanıdırlar.Fırsat buldukça onlara birlikte tuzak kurarlar.
Mösyö Tenardiye:Eponine ve Gavroş'un babası, Mösyö Tenardiye'nin eşidir.
Kozet:Annesi Fantine'dir.Jan Valjan'in evlat edindiği kız çocuğudur.İlerleyen zamanlarda Maryüs'le evlenir.
Javer:Jan Valjan'i takip eden bir polistir.Gittiği her yerde arkasından gider.
Faşluan Baba: Jan Valjan'i kıskanan ayağını kaydırmaya çalışan bir arabacıdır.İlerleyen zamanlarda Jan Valjan'e hayranlık duyacak ve Kozet'le ona yardım edecektir.
Mösyö Jilnorman:Maryüs'ün dedesidir.
Albay Pontmersi:Maryüs'ün babasıdır.
Mösyö Maböf:bAlbay Pontmersi'nin arkadaşıdır.Maryüs babası öldükten sonra onunla tanışır ve fırsat buldukça ona maddi yardımda bulunur.
A-B-C Cemiyeti Üyeleri(Anjolras, Korfirak, Komfiber, Legl, Jan Prover, Foyi, Joli, Bahorel, Granter):üİhtilal sırasında mücadelenin başını çeken gençlerdir.Maryüs, onlarla Korfirak aracılığıyla tanışır.
Eponine:Tenardiye çiftinin kızlarıdır.Komşuları olan Maryüs'e aşıktır ve bazı zamanlar onun yardımına koşar.
Gavroş:Tenardiye ailesinin küçük çocuğudur.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)










